Son zamanlarda, çeşitli uluslardaki siyasi manzara, otoriterlik ve ekonomik kötü yönetim suçlamalarının merkezde yer almasıyla artan gerilimlerle işaretlendi. ABD’de Biden yönetimi, bazılarının pervasız harcama olarak tanımladığı, iddiaya göre enflasyonu körüklediği ve ülke tarihindeki en büyük bütçe açığına yol açtığı yönünde eleştirilerle karşı karşıya. Eleştirmenler, bu tür maliye politikalarının ülkenin ekonomik istikrarına zarar verdiğini ve daha geniş bir siyasi ve sosyal huzursuzluk hissine katkıda bulunduğunu savunuyor. Tersine, Kanada’da Başbakan Justin Trudeau’nun çevre politikalarına, özellikle de karbon vergisine olan bağlılığı tartışmalara yol açtı. Bazıları bu önlemleri iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli görürken, diğerleri bunları ekonomik açıdan zararlı ve hükümet otoritesinin aşırı kullanımının göstergesi olarak eleştiriyor. Bu ulusal tartışmaların ortasında, sadece Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da değil, küresel olarak otoriter eğilimlerin yükselişine ilişkin artan bir endişe var. ’Otoriterlik’ terimi, çeşitli ülkelerdeki siyasi iklimi tanımlamak için giderek daha fazla kullanılıyor; eleştirmenler, demokratik değerleri ve sivil özgürlükleri tehdit ettiğini iddia ettikleri politikalara ve retoriğe işaret ediyor. Bu zorluklara yanıt olarak, aşırılığın daha net tanımlanması ve demokratik…
Daha fazla okuBu genel tartışma ilk yanıtlayan siz olun.